"Sizce insanlar gerçekten tekeşliliğe uygun bir DNA'ya sahip midir?"
Şu aralar bu soruyu sorup duruyorum kendime. Önce uzun yıllar beraber yaşamış ve beraber yaşlanmış insanları düşünüyorum ister istemez. Bir ömrü yanyana geçirmiş insanları. Sevgi ve aşk kavramlarını. Üzerine kafa yoruyorum biraz. Fakat bir sonuca varamıyorum.
"İnsan gerçekten sevdiği birini aldatır mı?"
Aldatmaktan kasıt? diyorum önce. Sonra aldatmanın türü mü olur diyorum. Önce asla sevdiğim birine kazık atmam, kötülüğünü düşünmem, elimden gelen yardımı yaparım, o anlamda asla aldatmam, aldatamam diyorum. Sonra cinsel olarak aldatmanın da bu diğer bahsettiklerimden ne farkı var ki diyorum. Kafam karışıyor, iyice batıyorum.
"E o zaman sadece bunu düşünmek bile aslında bir aldatma değil midir?"
diyorum... Sevmek aslında gözü kör eden bir şey değil midir diyorum. Başa birini düşünemeyecek, aklından bile geçiremeyecek kadar gözün görmemesi durumu değil midir diyorum. O zaman bunu düşünebiliyorsam, acaba, aslında gerçekten sevmiyor muyum diyorum. İyice dibe batıyorum.
"Aldatmanın nedeni güzellik midir, zeka mı?"
Eğer güzellikse, sevdiğinizi güzel bulmuyorsunuz demektir. Eğer zekaysa sevdiğinizin, aldattığınızdan daha zeki olmadığını duşünüyorsunuz demektir. Güzellik geçici olduğundan sırf güzel diye aldatma girişimi saçma değil midir? Yani zeki biriyle aldatmak aslında daha mı doğrudur? Velev ki bu dediklerim doğru. Gelecekte her yeni bulduğunuz güzelden daha güzel, her yeni bulduğunuz zekiden daha zeki birilerini bulduğunuzda yine aldatmayacak mısınız? O zaman aldatmanın nedeni karşının özelliği değil, sizin kişiliğiniz değil mi?
"Aldatan kişiliksiz midir?"
Dünya'nın en iyi kalpli, en iyi huylu insanının bile aldattığı olmuyor mu? Her şeyinizi gözünüz kapalı emanet edeceğiniz insanlar dahi aldatmıyor mu? O zaman bu insanların kötü insanlardan farkı yok mu?
"Aslında yanlış yerde mi aryoruz cevabı?"
Ya konu gerçekten tüm bunların dışındaysa? Ya insan ırkının yaratılışı aslında buna müsait değilse? Aslına bakarsanız biz de dünyadaki diğer canlılar gibi bu dünyada yaşayan bir canlı türü değil miyiz?
"Ya aslında sistem ta baştan yanlış kurulmuşsa?"
diyorum... iyice dibe batıyorum... bir türlü çıkamıyorum...
ne güzel bir konuya değinmişsin. samimice bütün sorularını sıralamışsın. galiba zaman zaman hepimizin zihninden geçen sorular.bnde çok düşündüm kafa yordum.evet dediğin gibi en iyi insan bile aldatabiliyor.ki ben iyi niyetli kötüler oldugumuza inanıyorum..genetik olarak tek eşliliğe uygun olmadıgımız inancında değilim. ama aldatmaların bu kadar çok olması, aslında kendimizi bulmanın zorlugundan gibi geliyor.bazen asıl kimliğimizi bulduk sanıp yanılıyoruz. uzatmim bnce aldatma, arayış içinde, kendini bulamamış kişinin yapacağı şeydir.günahtır pistir kakadır demiyorum:) sadece arayıştadır o kişi.kendi arayışında..
YanıtlaSilBlogumun ilk takipcisi ve ilk yorum yapanı olarak beni ne kadar mutlu ettin inanamazsın:) Duvara konuşuyormuşum hissi kaplamaya başlamıştı yavaş yavaş. Bu yorumun çok iyi geldi teşekkür ederim. Şu andan itibaren yerin ayrıdır bu blogda imge haberin olsun:) Ve tabi ki hoşgeldin:)
YanıtlaSilYorumuna gelince, yazıyı beğenmene sevindim. Fakat ilk zamanlar ben de bir türlü tek eşliliğe uygun olmadığımız fikrini kabullenmeme, hatta kabullenmek istememe modundayken, şimdi ne düşüneceğimi bilemiyorum. Acaba olayı biz mi büyütüyoruz diye düşünmeye başladım. Yemek yemek gibi bu da bir ihtiyaç belki, nasıl bir insan karnı açken çalabiliyor, hatta bazen öldürebiliyorsa, bu da belki böylebir şeydir diyorum. Yani biri evli de olsa, veya sevgilisi de olsa, eşini çok sevmesine rağmen bu tarz bir açlığı varsa bunu dindirmeden mutluluğa ve huzura ulaşamaz, hatta belki aldattığı ama aslında sevdiği kişi ile olan ilişkisi için daha iyi bir şey bile olabilir bu aldatma durumu diye düşünmeye başladım.
Ya da nedir bu aldatma dürtüsü onu keşfetmeye çalışıyorum bir şekilde...
ne demek..ben teşekkür ederim:)hoşşbuldum..gayet okunası bir blog.çok beğendim..
YanıtlaSilbende bundan bir sene evvel sadece bn okurum düşüncesiyle açmıştım bloğumu..zamanla baktımki okuyucu sayısı artıyor daha da mutlu olmaya başladım:) şimdii evim oldu blog.blog arkadaslarımda 2inci ailem:)en çok ilgilendgim şeylerden biri,hiç tahmin etmezdim ama,böyle oldu.eminim benzer duyguları yaşıycağına..
benzetmelerin çok mantıklı geliyor.acıkan kişinin çalması gibi..ama arayışta yani kendini tam olarak bulamamış kişinin işidir aldatmak gibi geliyor hala..ama bu kendini bulmak öle kolay bişey değil.çok derin anlamda söylüyorum.. ben de dahil belki bir çoğumuz henüz kendimizi tam anlamıyla bulamamışızdır..
Aslında ilk yazmaya başladığımda kendimi rahatlatmak amaçlı yazarım ben, okuyan olursa da ne ala diyordum fakat diğer bloglardaki yorum trafiğini görünce biraz kıskandım galiba. "Beeenim niiye yoooğğğk" diye bağırasım geldi :P
YanıtlaSilAnlıyorum demek istediğini ama bu kendini bulma kavramı bana biraz masalsı geliyor nedense. Nirvanaya ulaşma, edebiyatta da fenafillaha varma diye geçiyor. Amaç nedir burada tam anlamış değilim. Aynı benzetmeden yola çıkarsak eğer kendini bulan kişi acıkmıyor da mı yani?
:):)
YanıtlaSilaslında kendini bulma bence de gercekten utopiğe yakın bişi.. ama kendini bulan kişi ne kadar az sayıda olsa da, yok denecek kadar az,ne aradığını bilir diyorum. yani doğamız aslında tek eşliliğe gayet de uygun gibi geliyor bana.boşlukta değilse kişi, elindekiyle yetinir..eger yemek içmek gibi bir ihtiyacsa kadın/erkek ihtiyacı,kendine yeteni bulmuştur ve o da o kişiye yeter.son soruya benim cevabım, tabiki hayatta kalmaya yetecek kadar yer içer, kadın yada erkekle olur,ama burda altı çizilmesi gereken, boşluktan doyumsuzluktan uzak kişidir kendini bulan kişi.bnce tabi..bnm fikirlerim.belki de inanmak istediklerim:)ve bir kitabım var.başucu kitabım (tanrı ile sohbet) ordan ögrendiklerim.ama ben pek ifade edemedim. saçma gibi oldu.kitaptaki gibi güzel anlatmayı beklemiorm zaten:D:D
hatta filmi de var.tavsiye ederim izlemeni ve okumanı.bir çok soruma cevap buldum orda.aklıma yattı çok..
boşlukta değilse kişi...
YanıtlaSilbunun mümkün olabileceğini hiç sanmıyorum. Çünkü """http://bloggergenre.blogspot.com/2011/06/ne-menemsin-sen-homo-sapiens.html""" yazımda da dediğim gibi insanoğlu aslında bir boşluktan başka bir boşluğa koşup duran bir canlı türü bence. Hiçbir durum, hiçbir tatmin seviyesi insanı huzura ulaştırmıyor aslında. Bir süreliğine kendini iyi hissetse bile herkes sonradan yine boşlukta olduğu duygusuna kapılıyor. Baksana üzerinde yaşadığımız Dünya bile koca bi boşlukta, biz ne yapalım...
Yani yorumunda söylediğin aslında olgun davranmak. Karnın tok, yediğin yemek çok güzeldi, artık üzerine bir şeyler yemen sağlığın için zararlı farkındasın, ama canın koca bir tatlı çekiyor. Tatlıyı yememek aslında kendini bulmuş olmak değil, aklı başında ve olgun davranmak. Ya da isteklerine gem vurmak. Yani mutluluğundan bir kalem çekip çıkarmak.
Sonuç olarak insanoğlu doyumsuz olduğu için, kendini bulmak durumu, ya isteklerine gem vurmak ya da aklı başında davranmaktan başka bir şey değil bence. Öyle mistik bir hava yükleyemiyorum ben bu kavrama bir türlü :)
Bu arada tanrı ile sohbet kitabını bana öneren 5. kişisin :) Sanırım okumam gerkiyor artık. Cidden merak etmeye başladım.